Çizgifilm Gibi 10 Animasyon Macera Dram Önerisi! Aile Duyguları!: Ruhunu Besleyecek Animasyonlar!
Animasyon dünyasının en duygusal ve macera dolu yapımlarına doğru unutulmaz bir yolculuğa çıkmaya hazır mısın Yolcu? Aile bağları, dostluk, fedakarlık ve kahkaha dolu 20 animasyon önerisi seni bekliyor!
1. Coco: Ölüler Diyarı'nda Aile Bağları
Yolcu, Coco varya... Daha fragmanını ilk gördüğümde dedim ki "İşte bu film beni ağlatacak!". Meksika'nın o renkli Ölüler Günü temasını alıp, içine müziği, aile bağlarını, hayalleri gömmüşler. Miguel adında küçük bir çocuk var, müzik aşığı ama ailesi müziğe karşı. Ne tesadüf ki, bu çocuk bir anda kendini Ölüler Diyarı'nda buluyor ve ailesinin geçmişiyle yüzleşiyor. Abi o müzikler, o renkler, o iskeletlerin bile karizması... Film boyunca hem gülümsedim hem de gözyaşlarıma hakim olamadım. Özellikle o "Remember Me" şarkısı yok mu? Kalbime dokundu resmen. Pixar yine yapmış yapacağını. İzlerken yanına bol bol mendil almayı unutma, garanti veriyorum lazım olacak.
Filmin en sevdiğim yanı, Meksika kültürüne saygı duyması ve onu tüm dünyaya tanıtması oldu. Ölüler Günü'nün sadece korkunç bir şey olmadığını, sevdiklerimizi hatırlamak ve onlarla bağımızı korumak için bir fırsat olduğunu çok güzel anlatmışlar. Miguel'in ailesiyle olan ilişkisi, özellikle büyükannesi Coco ile olan bağı, beni derinden etkiledi. Aile değerlerinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırladım.
Coco'nun animasyon kalitesi de muazzamdı. Ölüler Diyarı'nın renkleri, karakterlerin detayları, her şey o kadar canlı ve gerçekçiydi ki, kendimi filmin içinde hissettim. Müzikler zaten ayrı bir olay. Meksika folk müziğiyle harmanlanmış, duygusal ve eğlenceli şarkılar, filmin atmosferini daha da güçlendirmiş. Eğer hala izlemediysen, hemen izlemelisin. Pişman olmayacaksın!
Seyir Defteri Notu: Filmin sonunda çalan "Remember Me" şarkısının farklı versiyonlarını mutlaka dinle. Her biri ayrı bir duygu yüklü.
Rota Önerisi: Coco'dan sonra, Meksika kültürünü ve Ölüler Günü'nü daha yakından tanımak için "The Book of Life" animasyonunu izleyebilirsin.
2. Klaus: Noel'in Sihirli Dokunuşu
Klaus, Netflix'in yaptığı en iyi animasyonlardan biri bence. Hikaye şöyle: Jesper adında tembel bir postacı var. İşini yapmadığı için Kuzey Kutbu'na, Smeerensburg adında buz gibi bir adaya sürülüyor. Burası bildiğin kasvetli bir yer, herkes birbirine düşman. Jesper tam umudunu kaybedecekken, Klaus adında gizemli bir oyuncakçıyla tanışıyor. Birlikte çocuklara oyuncak dağıtmaya başlıyorlar ve bu sayede adada bir şeyler değişmeye başlıyor. Abi bu film o kadar sıcak, o kadar samimi ki... İzlerken içim ısındı resmen. Noel ruhunu sonuna kadar hissettiriyor.
Filmin en sevdiğim yanı, Noel Baba efsanesini farklı bir şekilde anlatması oldu. Klasik Noel Baba hikayelerinden sıkıldıysan, bu film sana çok iyi gelecek. Klaus'un karakteri çok etkileyici. Geçmişte yaşadığı bir trajediden sonra içine kapanmış, ama Jesper sayesinde yeniden hayata dönüyor. Jesper'in de tembel bir postacıdan kahraman birine dönüşmesi çok güzel işlenmiş. İki karakterin arasındaki dostluk da çok samimi ve inandırıcı.
Klaus'un animasyon tarzı da çok özel. 2D animasyonla 3D animasyonun birleşimi gibi bir şey. Karakterlerin hareketleri, yüz ifadeleri, her şey çok doğal ve canlı. Filmdeki renkler de çok güzel kullanılmış. Kasvetli Smeerensburg'dan, Noel ruhunun canlandığı renkli bir adaya dönüşümü çok başarılı bir şekilde yansıtmışlar. Eğer Noel ruhunu yaşamak istiyorsan, bu filmi kaçırma!
Seyir Defteri Notu: Filmdeki Smeerensburg adının, Hollanda'da bir zamanlar balina avcılığı yapılan bir adadan esinlenildiği söyleniyor.
Rota Önerisi: Klaus'tan sonra, Noel temalı diğer animasyonları izleyebilirsin. "Arthur Christmas" ve "The Polar Express" de çok güzel seçenekler.
3. Ruhların Kaçışı (Spirited Away): Büyülü Bir Dünyaya Yolculuk
Yolcu, Miyazaki'nin Ruhların Kaçışı filmi var ya... İşte o film benim için bir başyapıt. Hikaye şöyle: Chihiro adında küçük bir kız var. Ailesiyle birlikte yeni bir şehre taşınıyorlar. Yolda, terk edilmiş gibi görünen bir tünelden geçiyorlar ve kendilerini ruhların yaşadığı büyülü bir dünyada buluyorlar. Ailesi domuzlara dönüşünce, Chihiro onları kurtarmak için bu dünyada çalışmak zorunda kalıyor. Abi bu film o kadar fantastik, o kadar yaratıcı ki... İzlerken kendimi bambaşka bir evrende hissettim.
Filmin en sevdiğim yanı, Japon mitolojisinden ve kültüründen esinlenmesi oldu. Ruhlar, tanrılar, gelenekler... Her şey o kadar detaylı ve özenli bir şekilde işlenmiş ki, hayran kalmamak elde değil. Chihiro'nun karakteri de çok etkileyici. Başta çekingen ve korkak bir kızken, zamanla cesur ve güçlü birine dönüşüyor. Bu dönüşüm çok güzel bir şekilde yansıtılmış. Filmdeki diğer karakterler de çok unutulmaz. Yüzsüz, Haku, Yubaba... Her biri ayrı bir sembol taşıyor.
Ruhların Kaçışı'nın animasyon kalitesi de muazzam. Miyazaki'nin o kendine has çizim tarzı, filmi daha da özel kılıyor. Ruhlar dünyasının atmosferi, renkleri, detayları, her şey o kadar canlı ve gerçekçi ki, kendimi filmin içinde hissettim. Müzikler de filmin atmosferini tamamlıyor. Joe Hisaishi'nin besteleri, filmin duygusunu daha da güçlendiriyor. Eğer fantastik ve duygusal bir animasyon izlemek istiyorsan, bu filmi kaçırma!
Seyir Defteri Notu: Filmdeki hamam, Japonya'daki gerçek hamamlardan esinlenerek tasarlanmış.
Rota Önerisi: Ruhların Kaçışı'ndan sonra, Miyazaki'nin diğer filmlerini izleyebilirsin. "Prenses Mononoke", "Komşum Totoro" ve "Yürüyen Şato" da çok güzel seçenekler.
4. Aslan Kral (The Lion King): Hayatın Döngüsü
Yolcu, Aslan Kral var ya... İşte o film benim çocukluğumun en güzel hatıralarından biri. Hikaye şöyle: Simba adında küçük bir aslan yavrusu var. Babası Mufasa, ormanın kralı. Ancak Mufasa'nın kardeşi Scar, tahtı ele geçirmek için hain bir plan yapıyor ve Mufasa'yı öldürüyor. Simba, kendini suçlu hissederek ormandan kaçıyor ve Timon ile Pumbaa adında iki arkadaşla tanışıyor. Yıllar sonra, gerçek kimliğini hatırlayarak geri dönüyor ve Scar ile yüzleşiyor. Abi bu film o kadar epik, o kadar duygusal ki... İzlerken hem hüzünlendim hem de umutlandım. Hayatın döngüsünü çok güzel anlatıyor.
Filmin en sevdiğim yanı, karakterlerin derinliği oldu. Simba'nın o masumiyetinden, olgun bir krala dönüşümü çok etkileyici. Scar'ın kötücüllüğü, Mufasa'nın bilgeliği, Timon ve Pumbaa'nın komikliği... Her karakterin ayrı bir özelliği var ve hepsi hikayeye katkıda bulunuyor. Filmdeki müzikler de efsane. Elton John'un şarkıları, filmin duygusunu daha da güçlendiriyor. "Circle of Life", "Hakuna Matata", "Can You Feel the Love Tonight"... Her biri ayrı bir klasik.
Aslan Kral'ın animasyon kalitesi de o döneme göre çok iyiydi. Afrika savanının atmosferi, hayvanların hareketleri, her şey çok gerçekçiydi. Filmin hikayesi de çok etkileyici. Shakespeare'in Hamlet oyunundan esinlenilmiş olsa da, kendi özgünlüğünü koruyor. Aile, dostluk, sorumluluk, cesaret gibi temaları çok güzel bir şekilde işliyor. Eğer hala izlemediysen, hemen izlemelisin. Pişman olmayacaksın!
Seyir Defteri Notu: Filmdeki Timon ve Pumbaa karakterleri, o kadar sevildi ki, kendi spin-off dizileri bile yapıldı.
Rota Önerisi: Aslan Kral'dan sonra, Afrika temalı diğer animasyonları izleyebilirsin. "Madagaskar" ve "The Wild" da çok güzel seçenekler.
5. Oyuncak Hikayesi (Toy Story): Oyuncakların Gizli Dünyası
Yolcu, Oyuncak Hikayesi var ya... İşte o film benim için animasyon tarihinin en önemli yapıtlarından biri. Hikaye şöyle: Andy adında bir çocuk var. Oyuncakları onun için çok değerli. Woody adında bir kovboy oyuncak, Andy'nin en sevdiği oyuncak. Ancak Andy'nin doğum gününde Buzz Lightyear adında yeni bir oyuncak geliyor ve Woody'nin yerini alıyor. Woody, Buzz'ı kıskanıyor ve ikisi arasında rekabet başlıyor. Ancak bir gün, ikisi birlikte kayboluyor ve Andy'ye geri dönmek için işbirliği yapmak zorunda kalıyorlar. Abi bu film o kadar yaratıcı, o kadar eğlenceli ki... İzlerken kendimi çocukluğuma geri döndüm.
Filmin en sevdiğim yanı, oyuncakların gizli dünyasını anlatması oldu. Oyuncakların da duyguları olduğunu, bir aile gibi olduklarını çok güzel bir şekilde işlemişler. Woody ve Buzz'ın arasındaki dostluk da çok etkileyici. Başta birbirlerini kıskansalar da, zamanla birbirlerine destek oluyorlar ve gerçek dost oluyorlar. Filmdeki diğer oyuncaklar da çok unutulmaz. Bay Patates Kafa, Slinky, Rex... Her birinin ayrı bir özelliği var ve hepsi hikayeye katkıda bulunuyor.
Oyuncak Hikayesi'nin animasyon kalitesi de o döneme göre çok iyiydi. Oyuncakların yüz ifadeleri, hareketleri, her şey çok gerçekçiydi. Filmin hikayesi de çok etkileyici. Dostluk, kıskançlık, değişim gibi temaları çok güzel bir şekilde işliyor. Eğer hala izlemediysen, hemen izlemelisin. Pişman olmayacaksın!
Seyir Defteri Notu: Oyuncak Hikayesi, tamamen bilgisayar animasyonuyla yapılan ilk uzun metrajlı film.
Rota Önerisi: Oyuncak Hikayesi'nden sonra, serinin diğer filmlerini izleyebilirsin. "Oyuncak Hikayesi 2", "Oyuncak Hikayesi 3" ve "Oyuncak Hikayesi 4" de çok güzel seçenekler.
6. Yukarı Bak (Up): Bir Ev Dolusu Macera
Yolcu, Yukarı Bak filmi var ya... İşte o film beni hem güldüren hem de ağlatan nadir filmlerden biri. Hikaye şöyle: Carl Fredricksen adında yaşlı bir adam var. Karısı Ellie ile birlikte Güney Amerika'ya gitmek hayali kuruyorlar. Ancak Ellie ölünce, Carl hayallerini gerçekleştirmek için evini binlerce balonla uçuruyor ve Güney Amerika'ya doğru yola çıkıyor. Yanında Russell adında küçük bir izci çocuk da var. Abi bu film o kadar duygusal, o kadar macera dolu ki... İzlerken kendimi bambaşka bir yolculukta hissettim.
Filmin en sevdiğim yanı, Carl ve Ellie'nin aşk hikayesi oldu. Onların o tatlı halleri, birbirlerine olan sevgileri, hayalleri, beni derinden etkiledi. Carl'ın Ellie'yi kaybettikten sonra yaşadığı yalnızlık, Russell ile tanışması ve yeniden hayata tutunması da çok güzel işlenmiş. Russell'ın o enerjisi, Carl'a yeniden umut veriyor. Filmdeki Güney Amerika manzaraları da çok etkileyici. Şelaleler, ormanlar, dağlar... Her şey o kadar canlı ve gerçekçi ki, kendimi filmin içinde hissettim.
Yukarı Bak filminin animasyon kalitesi de muazzam. Karakterlerin yüz ifadeleri, hareketleri, her şey çok doğal ve canlı. Filmin hikayesi de çok etkileyici. Aşk, kayıp, yalnızlık, umut gibi temaları çok güzel bir şekilde işliyor. Eğer hala izlemediysen, hemen izlemelisin. Pişman olmayacaksın!
Seyir Defteri Notu: Filmdeki Paradise Falls şelalesi, Venezuela'daki Angel Falls şelalesinden esinlenerek tasarlanmış.
Rota Önerisi: Yukarı Bak'tan sonra, diğer duygusal animasyonları izleyebilirsin. "Wall-E" ve "Inside Out" da çok güzel seçenekler.
7. Ejderhanı Nasıl Eğitirsin (How to Train Your Dragon): Dostluğun Kanatları
Yolcu, Ejderhanı Nasıl Eğitirsin filmi var ya... İşte o film benim için animasyon dünyasının en iyi örneklerinden biri. Hikaye şöyle: Hıçkırık adında zayıf ve sakar bir Viking var. Kabilesi ejderhalarla savaşıyor. Hıçkırık, bir gün bir ejderha yakalıyor ama onu öldüremiyor. Aksine, ejderhayla arkadaş oluyor ve ona Dişsiz adını veriyor. Birlikte, ejderhaların aslında kötü olmadığını keşfediyorlar ve kabilelerini ejderhalarla barışmaya ikna etmeye çalışıyorlar. Abi bu film o kadar heyecanlı, o kadar komik ki... İzlerken kendimi bambaşka bir maceranın içinde hissettim.
Filmin en sevdiğim yanı, Hıçkırık ve Dişsiz'in arasındaki dostluk oldu. Onların o tatlı halleri, birbirlerine olan bağlılıkları, beni derinden etkiledi. Ejderhaların tasarımları da çok yaratıcı. Her ejderhanın ayrı bir özelliği var ve hepsi çok sevimli. Filmdeki Viking köyü de çok etkileyici. Evler, gemiler, kostümler... Her şey o kadar detaylı ve özenli bir şekilde tasarlanmış ki, kendimi filmin içinde hissettim.
Ejderhanı Nasıl Eğitirsin filminin animasyon kalitesi de muazzam. Ejderhaların uçuş sahneleri, özellikle çok etkileyici. Filmin hikayesi de çok etkileyici. Ön yargıları yıkmak, farklılıklara saygı duymak, dostluk gibi temaları çok güzel bir şekilde işliyor. Eğer hala izlemediysen, hemen izlemelisin. Pişman olmayacaksın!
Seyir Defteri Notu: Filmdeki ejderha türlerinin isimleri, İngilizce'deki farklı kelime oyunlarıyla oluşturulmuş.
Rota Önerisi: Ejderhanı Nasıl Eğitirsin'den sonra, serinin diğer filmlerini ve dizilerini izleyebilirsin. "Ejderhanı Nasıl Eğitirsin 2", "Ejderhanı Nasıl Eğitirsin 3" ve "Dragons: Race to the Edge" de çok güzel seçenekler.
8. Klaus: Bir Noel Efsanesi
Yolcu, Klaus filmi var ya... İşte o film benim için Noel ruhunu en iyi yansıtan animasyonlardan biri. Hikaye şöyle: Jesper adında tembel bir postacı var. İşini yapmadığı için Kuzey Kutbu'na, Smeerensburg adında buz gibi bir adaya sürülüyor. Burası bildiğin kasvetli bir yer, herkes birbirine düşman. Jesper tam umudunu kaybedecekken, Klaus adında gizemli bir oyuncakçıyla tanışıyor. Birlikte çocuklara oyuncak dağıtmaya başlıyorlar ve bu sayede adada bir şeyler değişmeye başlıyor. Abi bu film o kadar sıcak, o kadar samimi ki... İzlerken içim ısındı resmen. Noel ruhunu sonuna kadar hissettiriyor.
Filmin en sevdiğim yanı, Noel Baba efsanesini farklı bir şekilde anlatması oldu. Klasik Noel Baba hikayelerinden sıkıldıysan, bu film sana çok iyi gelecek. Klaus'un karakteri çok etkileyici. Geçmişte yaşadığı bir trajediden sonra içine kapanmış, ama Jesper sayesinde yeniden hayata dönüyor. Jesper'in de tembel bir postacıdan kahraman birine dönüşmesi çok güzel işlenmiş. İki karakterin arasındaki dostluk da çok samimi ve inandırıcı.
Klaus'un animasyon tarzı da çok özel. 2D animasyonla 3D animasyonun birleşimi gibi bir şey. Karakterlerin hareketleri, yüz ifadeleri, her şey çok doğal ve canlı. Filmdeki renkler de çok güzel kullanılmış. Kasvetli Smeerensburg'dan, Noel ruhunun canlandığı renkli bir adaya dönüşümü çok başarılı bir şekilde yansıtmışlar. Eğer Noel ruhunu yaşamak istiyorsan, bu filmi kaçırma!
Seyir Defteri Notu: Filmdeki Smeerensburg adının, Hollanda'da bir zamanlar balina avcılığı yapılan bir adadan esinlenildiği söyleniyor.
Rota Önerisi: Klaus'tan sonra, Noel temalı diğer animasyonları izleyebilirsin. "Arthur Christmas" ve "The Polar Express" de çok güzel seçenekler.
9. Örümcek-Adam: Örümcek Evrenine Geçiş (Spider-Man: Into the Spider-Verse): Çoklu Evrenin Kahramanları
Yolcu, Örümcek-Adam: Örümcek Evrenine Geçiş filmi var ya... İşte o film benim için animasyon dünyasının en yenilikçi yapımlarından biri. Hikaye şöyle: Miles Morales adında genç bir çocuk var. Bir örümcek tarafından ısırılıyor ve Örümcek-Adam güçleri kazanıyor. Ancak aynı anda, farklı boyutlardan farklı Örümcek-Adam'ler de Miles'ın evrenine geliyor. Hep birlikte, evreni kurtarmak için işbirliği yapmak zorunda kalıyorlar. Abi bu film o kadar aksiyon dolu, o kadar komik ki... İzlerken kendimi bambaşka bir çizgi romanın içinde hissettim.
Filmin en sevdiğim yanı, farklı Örümcek-Adam'leri bir araya getirmesi oldu. Her birinin ayrı bir özelliği var ve hepsi çok karizmatik. Peter Parker, Gwen Stacy, Örümcek Domuz, Örümcek Noir... Hepsi çok unutulmaz karakterler. Filmin animasyon tarzı da çok özel. Çizgi roman sayfalarından fırlamış gibi duruyor. Renkler, efektler, her şey çok canlı ve dinamik.
Örümcek-Adam: Örümcek Evrenine Geçiş filminin animasyon kalitesi de muazzam. Aksiyon sahneleri, özellikle çok etkileyici. Filmin hikayesi de çok etkileyici. Kahramanlık, sorumluluk, işbirliği gibi temaları çok güzel bir şekilde işliyor. Eğer hala izlemediysen, hemen izlemelisin. Pişman olmayacaksın!
Seyir Defteri Notu: Filmdeki Örümcek Domuz karakteri, Marvel çizgi romanlarında da yer alıyor.
Rota Önerisi: Örümcek-Adam: Örümcek Evrenine Geçiş'ten sonra, diğer süper kahraman animasyonlarını izleyebilirsin. "Teen Titans Go! To the Movies" ve "Batman: Mask of the Phantasm" da çok güzel seçenekler.
10. Kurt Çocuklar (Wolf Children): Annelik ve Seçimler
Yolcu, Kurt Çocuklar filmi var ya... İşte o film beni derinden etkileyen, anneliğin ne demek olduğunu sorgulatan bir animasyon. Hikaye şöyle: Hana adında genç bir üniversite öğrencisi, bir kurt adamla tanışıyor ve ona aşık oluyor. İki tane kurt çocuğu oluyor: Yuki ve Ame. Ancak kurt adam ölüyor ve Hana, çocuklarını tek başına büyütmek zorunda kalıyor. Çocuklarının kurt kimliğini saklamak için şehirden uzaklaşıyor ve kırsal bir bölgeye yerleşiyor. Abi bu film o kadar duygusal, o kadar gerçekçi ki... İzlerken kendimi Hana'nın yerine koydum ve onun yaşadığı zorlukları hissettim.
Filmin en sevdiğim yanı, Hana'nın annelik mücadelesini anlatması oldu. Çocuklarını hem kurt hem de insan olarak büyütmek zorunda kalması, onun için çok zorlayıcı bir durum. Yuki ve Ame'nin de kendi kimliklerini bulma süreçleri çok güzel işlenmiş. Yuki insan olmayı seçerken, Ame kurt olmayı seçiyor. Hana, çocuklarının kendi yollarını seçmelerine izin veriyor ve onları destekliyor. Filmdeki doğa manzaraları da çok etkileyici. Dağlar, ormanlar, nehirler... Her şey o kadar canlı ve gerçekçi ki, kendimi filmin içinde hissettim.
Kurt Çocuklar filminin animasyon kalitesi de muazzam. Karakterlerin yüz ifadeleri, hareketleri, her şey çok doğal ve canlı. Filmin hikayesi de çok etkileyici. Annelik, kimlik, seçimler gibi temaları çok güzel bir şekilde işliyor. Eğer hala izlemediysen, hemen izlemelisin. Pişman olmayacaksın!
Seyir Defteri Notu: Filmdeki kurt adam karakteri, Japon mitolojisindeki kurt tanrılarından esinlenerek tasarlanmış.
Rota Önerisi: Kurt Çocuklar'dan sonra, diğer duygusal animasyonları izleyebilirsin. "Your Name" ve "A Silent Voice" da çok güzel seçenekler.
Tepkiniz Nedir?