İlk Aşk Hissini İyi Veren 10 Romantik Anime: Kalpleri Isıtan Anılar
Yolcu, gel beraber anime evreninde ilk aşkın o tatlı heyecanını, kalp çarpıntılarını yeniden yaşayalım! Unutulmaz 20 romantik anime ile duygusal bir yolculuğa çıkmaya hazır ol.
1. Kimi ni Todoke: Saf ve Derin Bir Bağ
Yolcu, Kimi ni Todoke var ya, işte o tam bir "ilk aşk" klasiği! Sawako'nun utangaçlığı, Kazehaya'nın o içten gülümsemesi... İkisinin arasındaki o saf, temiz bağ insanı alıp götürüyor. Abi, lise aşkı böyleyse ben niye göremedim? Sawako'nun iletişim kurmaktaki zorlukları, Kazehaya'nın ona el uzatması falan... Resmen kalbim eridi izlerken. Ama en çok da Sawako'nun kendini aşma çabası etkiledi beni. Düşünsene, sürekli "Sadako" diye çağrılan, ürkütücü olduğu düşünülen bir kızsın. Sonra birisi geliyor ve seni olduğun gibi kabul ediyor. İşte o an, anime tarihine altın harflerle yazılmalı.
Bu anime sadece romantizm değil, arkadaşlık, kendini keşfetme gibi temaları da çok güzel işlemiş. Yan karakterlerin de hikayeleri o kadar gerçekçi ki, sanki kendi lise arkadaşlarınmış gibi hissediyorsun. Mesela Ayane'nin o cool tavırları, Chizuru'nun enerjisi... Hepsi Sawako'nun hayatında önemli bir rol oynuyor. Ve tabii ki, o meşhur festival sahnesi! Havai fişekler altında Kazehaya'nın Sawako'ya olan hislerini itiraf etmesi... Tüylerim diken diken olmuştu resmen. Kimi ni Todoke, ilk aşkın o tatlı heyecanını, masumiyetini sonuna kadar hissettiren bir başyapıt.
Seyir Defteri Notu: Mangası da en az anime kadar güzel. Hatta bazı detayları daha derinlemesine işliyor. Eğer animeyi sevdiysen, mangasına da kesinlikle göz atmalısın. Özellikle karakterlerin iç monologları çok daha etkileyici.
Rota Önerisi: Eğer Kimi ni Todoke'yi sevdiysen, "Ao Haru Ride" da tam sana göre. O da lise aşkını, arkadaşlığı çok güzel işliyor. Ayrıca çizim tarzları da birbirine benziyor.
2. Horimiya: Beklenmedik Bir Aşkın Doğuşu
Horimiya, ilk başta tipik bir shoujo anime'si gibi duruyor, ama aslında çok daha fazlası. Hori ve Miyamura'nın beklenmedik karşılaşması, ikisinin de dışarıya gösterdikleri kişiliklerin altında yatan gerçekleri ortaya çıkarıyor. Abi, Hori'nin evde tam bir ana kraliçe olması, Miyamura'nın dövmeleri ve piercingleriyle bambaşka birine dönüşmesi... Resmen ters köşe oldum. İkisinin de sırlarını saklamaları, birbirlerine açılmaları falan... Çok gerçekçiydi ya. Özellikle Miyamura'nın o utangaç tavırları, Hori'nin dominantlığıyla birleşince ortaya çok komik ve tatlı bir dinamik çıkıyor.
Horimiya'da sadece ana karakterlerin değil, yan karakterlerin de hikayeleri çok iyi yazılmış. Mesela Ishikawa'nın Hori'ye olan platonik aşkı, Yoshikawa'nın arkadaşlarına olan bağlılığı... Hepsi hikayeye ayrı bir renk katıyor. Ve tabii ki, o meşhur "saç kesme" sahnesi! Miyamura'nın saçlarını kestikten sonra Hori'nin ona olan hislerinin daha da derinleşmesi... O an, anime tarihine altın harflerle yazılmalı (dedim bile). Horimiya, ilk aşkın o beklenmedik, sürprizlerle dolu halini çok güzel yansıtıyor. Ayrıca arkadaşlığın, dürüstlüğün önemini de vurguluyor.
Seyir Defteri Notu: Animenin mangası da çok popüler. Hatta anime, mangadaki bazı kısımları atlamış. Eğer hikayenin tamamını öğrenmek istiyorsan, mangasına da kesinlikle göz atmalısın. Özellikle yan karakterlerin hikayeleri mangada daha detaylı işlenmiş.
Rota Önerisi: Eğer Horimiya'yı sevdiysen, "Wotakoi: Love is Hard for Otaku" da tam sana göre. O da yetişkinlerin aşkını, hobilerini çok komik ve tatlı bir şekilde işliyor.
3. Fruits Basket: Şefkatin İyileştirici Gücü
Fruits Basket, sadece romantik bir anime değil, aynı zamanda duygusal bir yolculuk. Tooru'nun hayat dolu kişiliği, Sohma ailesinin laneti... İkisinin kesişmesiyle ortaya çıkan hikaye insanı derinden etkiliyor. Abi, Sohma ailesinin o hayvanlara dönüşme olayı falan... Çok ilginç bir konsept ya. Ama en çok da Tooru'nun o pozitif enerjisi, herkesi iyileştirme çabası etkiledi beni. Düşünsene, ailenden kalacak yerin yok, sonra bir aile seni evine alıyor ve sen de onların sorunlarını çözmeye çalışıyorsun. İşte o an, anime tarihine altın harflerle yazılmalı (yine dedim).
Fruits Basket'ta sadece ana karakterlerin değil, yan karakterlerin de hikayeleri çok önemli. Mesela Kyo'nun o öfkesi, Yuki'nin yalnızlığı... Hepsi Tooru'nun hayatında önemli bir rol oynuyor. Ve tabii ki, o meşhur "kucaklama" sahnesi! Tooru'nun Sohma ailesini kucaklayarak laneti kırmaya çalışması... Tüylerim diken diken olmuştu resmen. Fruits Basket, ilk aşkın o şefkatli, iyileştirici gücünü çok güzel yansıtıyor. Ayrıca aile bağlarının, geçmişle yüzleşmenin önemini de vurguluyor.
Seyir Defteri Notu: Animenin 2019 yapımı versiyonu, mangaya daha sadık. Eğer hikayenin tamamını öğrenmek istiyorsan, o versiyonu izlemelisin. Özellikle son sezonu çok etkileyici.
Rota Önerisi: Eğer Fruits Basket'ı sevdiysen, "Natsume's Book of Friends" da tam sana göre. O da duygusal, iyileştirici bir anime. Ayrıca doğaüstü öğeler de içeriyor.
4. Your Lie in April: Müziğin ve Aşkın Dansı
Your Lie in April, müzikle aşkın birleştiği, duygusal bir başyapıt. Kousei'nin travması, Kaori'nin enerjisi... İkisinin karşılaşmasıyla ortaya çıkan hikaye insanı hem güldürüyor hem de ağlatıyor. Abi, Kousei'nin piyano çalmayı bırakması falan... Çok üzücü bir durum ya. Ama en çok da Kaori'nin o hayat dolu kişiliği, Kousei'yi tekrar müziğe döndürme çabası etkiledi beni. Düşünsene, sevdiğin kişi sana ilham veriyor ve sen de onun sayesinde tekrar hayata tutunuyorsun. İşte o an, anime tarihine altın harflerle yazılmalı (bu sefer de dedim).
Your Lie in April'da sadece ana karakterlerin değil, yan karakterlerin de hikayeleri önemli. Mesela Tsubaki'nin Kousei'ye olan arkadaşlığı, Watari'nin Kaori'ye olan ilgisi... Hepsi hikayeye ayrı bir renk katıyor. Ve tabii ki, o meşhur "konser" sahneleri! Kousei ve Kaori'nin birlikte piyano çalması... Tüylerim diken diken olmuştu resmen. Your Lie in April, ilk aşkın o ilham verici, hayat değiştirici gücünü çok güzel yansıtıyor. Ayrıca kayıplarla başa çıkmanın, hayata yeniden başlamanın önemini de vurguluyor.
Seyir Defteri Notu: Animenin müzikleri de çok güzel. Özellikle Chopin'in, Debussy'nin eserleri çok etkileyici. Eğer klasik müzik seviyorsan, bu animeyi kesinlikle izlemelisin.
Rota Önerisi: Eğer Your Lie in April'ı sevdiysen, "Clannad" da tam sana göre. O da duygusal, aile bağlarını anlatan bir anime. Ama hazırlıklı ol, mendillerini hazırda bulundur.
5. Toradora!: Kavga Dövüş Aşk
Toradora! tam bir lise romantik komedi klasiği. Ryuuji'nin titizliği, Taiga'nın sertliği... İkisinin beklenmedik ittifakı, komik ve tatlı bir aşk hikayesine dönüşüyor. Abi, Ryuuji'nin ev işlerindeki ustalığı falan... Resmen hayran kaldım. Ama en çok da Taiga'nın o sert görünümünün altında yatan kırılganlığı etkiledi beni. Düşünsene, dışarıya karşı güçlü görünmek zorundasın ama aslında çok yalnızsın. İşte o an, anime tarihine altın harflerle yazılmalı (yine dedim ya).
Toradora!'da sadece ana karakterlerin değil, yan karakterlerin de hikayeleri önemli. Mesela Minori'nin enerjisi, Yuusaku'nun zekası... Hepsi hikayeye ayrı bir renk katıyor. Ve tabii ki, o meşhur "Noel" sahnesi! Ryuuji ve Taiga'nın birbirlerine olan hislerini anlamaları... Tüylerim diken diken olmuştu resmen. Toradora!, ilk aşkın o kavga dövüş, tatlı atışmalarla dolu halini çok güzel yansıtıyor. Ayrıca arkadaşlığın, dürüstlüğün önemini de vurguluyor.
Seyir Defteri Notu: Animenin light novel'ı da çok popüler. Hatta anime, novel'daki bazı kısımları atlamış. Eğer hikayenin tamamını öğrenmek istiyorsan, novel'ına da kesinlikle göz atmalısın.
Rota Önerisi: Eğer Toradora!'yı sevdiysen, "Maid Sama!" da tam sana göre. O da lise romantik komedisi, ama bu sefer kız tarafı daha dominant.
6. My Love Story!!: Dev Gibi Kalbi Olan Bir Aşk
My Love Story!!, görsel olarak alışılmışın dışında bir romantik komedi. Takeo'nun devasa cüssesi, Rinko'nun tatlılığı... İkisinin arasındaki aşk, insanı gülmekten kırıp geçiriyor. Abi, Takeo'nun o kasları falan... Resmen şovmen gibi ya. Ama en çok da Takeo'nun o kocaman kalbi etkiledi beni. Düşünsene, dış görünüşün yüzünden sürekli yanlış anlaşılıyorsun ama sen yine de iyi olmaya çalışıyorsun. İşte o an, anime tarihine altın harflerle yazılmalı (bozdum artık).
My Love Story!!'de sadece ana karakterlerin değil, yan karakterlerin de hikayeleri önemli. Mesela Makoto'nun Takeo'ya olan arkadaşlığı, Rinko'nun Takeo'ya olan hayranlığı... Hepsi hikayeye ayrı bir renk katıyor. Ve tabii ki, o meşhur "ilk buluşma" sahnesi! Takeo ve Rinko'nun birlikte pasta yemesi... Tüylerim diken diken olmuştu resmen. My Love Story!!, ilk aşkın o dış görünüşe aldanmadan, kalbe giden yolu çok güzel yansıtıyor. Ayrıca dürüstlüğün, kendini olduğun gibi kabul etmenin önemini de vurguluyor.
Seyir Defteri Notu: Animenin mangası da çok komik. Hatta anime, mangadaki bazı esprileri daha da abartmış. Eğer gülmekten karnına ağrılar girmesini istiyorsan, mangasına da kesinlikle göz atmalısın.
Rota Önerisi: Eğer My Love Story!!'i sevdiysen, "Kaguya-sama: Love is War" da tam sana göre. O da romantik komedi, ama bu sefer iki taraf da birbirine aşık olduğunu kabul etmek istemiyor.
7. Snow White with the Red Hair: Kendi Kaderini Çizen Bir Aşk
Snow White with the Red Hair, klasik masallardan ilham alan, macera dolu bir romantik anime. Shirayuki'nin cesareti, Zen'in prensliği... İkisinin arasındaki aşk, engelleri aşarak büyüyor. Abi, Shirayuki'nin o kırmızı saçları falan... Resmen dikkat çekiyor ya. Ama en çok da Shirayuki'nin kendi ayakları üzerinde durma çabası etkiledi beni. Düşünsene, prensin seni alıp götürmesini beklemiyorsun, kendi yolunu çiziyorsun. İşte o an, anime tarihine altın harflerle yazılmalı (yazmaktan yoruldum).
Snow White with the Red Hair'da sadece ana karakterlerin değil, yan karakterlerin de hikayeleri önemli. Mesela Mitsuhide'nin Zen'e olan sadakati, Kiki'nin Shirayuki'ye olan desteği... Hepsi hikayeye ayrı bir renk katıyor. Ve tabii ki, o meşhur "ilk öpücük" sahnesi! Shirayuki ve Zen'in birbirlerine olan hislerini itiraf etmeleri... Tüylerim diken diken olmuştu resmen. Snow White with the Red Hair, ilk aşkın o cesur, bağımsız ruhunu çok güzel yansıtıyor. Ayrıca kendi kaderini çizmenin, hayallerinin peşinden gitmenin önemini de vurguluyor.
Seyir Defteri Notu: Animenin görsel tasarımı da çok güzel. Özellikle arka planlar, kostümler çok detaylı. Eğer görsel şölen arıyorsan, bu animeyi kesinlikle izlemelisin.
Rota Önerisi: Eğer Snow White with the Red Hair'ı sevdiysen, "Yona of the Dawn" da tam sana göre. O da macera dolu, prenses temalı bir romantik anime.
8. Say "I love you": Gerçek Duyguların Keşfi
Say "I love you", sosyal açıdan çekingen bir kızın, popüler bir çocukla tanışmasıyla başlayan bir aşk hikayesi. Mei'nin yalnızlığı, Yamato'nun sıcakkanlılığı... İkisinin arasındaki bağ, duvarları yıkarak güçleniyor. Abi, Mei'nin o mesafeli duruşu falan... Resmen gizemli ya. Ama en çok da Mei'nin kendini açma çabası etkiledi beni. Düşünsene, geçmişte yaşadığın kötü deneyimler yüzünden kimseye güvenemiyorsun, sonra biri geliyor ve sana o güveni veriyor. İşte o an, anime tarihine altın harflerle yazılmalı (yazdıracağım artık).
Say "I love you"da sadece ana karakterlerin değil, yan karakterlerin de hikayeleri önemli. Mesela Aiko'nun popülerliği, Kenji'nin Mei'ye olan ilgisi... Hepsi hikayeye ayrı bir renk katıyor. Ve tabii ki, o meşhur "ilk mesaj" sahnesi! Mei ve Yamato'nun birbirleriyle iletişim kurmaya başlamaları... Tüylerim diken diken olmuştu resmen. Say "I love you", ilk aşkın o çekingen, utangaç halini çok güzel yansıtıyor. Ayrıca dürüstlüğün, kendini ifade etmenin önemini de vurguluyor.
Seyir Defteri Notu: Animenin mangası da çok duygusal. Hatta anime, mangadaki bazı sahneleri daha da yoğunlaştırmış. Eğer mendillerini hazırladıysan, mangasına da kesinlikle göz atmalısın.
Rota Önerisi: Eğer Say "I love you"ı sevdiysen, "Orange" da tam sana göre. O da duygusal, zaman yolculuğu temalı bir romantik anime.
9. Wotakoi: Love is Hard for Otaku: Geek Aşkı Başkadır
Wotakoi: Love is Hard for Otaku, yetişkin otaku'ların aşk hayatını komik bir şekilde ele alan bir anime. Narumi'nin cosplay tutkusu, Hirotaka'nın oyun bağımlılığı... İkisinin arasındaki ilişki, geek kültürüne göndermelerle dolu. Abi, Narumi'nin o cosplay kostümleri falan... Resmen hayran kaldım. Ama en çok da Hirotaka'nın o umursamaz tavırlarının altında yatan sevgisi etkiledi beni. Düşünsene, sevdiğin kişi senin hobilerini anlıyor ve seni olduğun gibi kabul ediyor. İşte o an, anime tarihine altın harflerle yazılmalı (yazmaktan sıkıldım).
Wotakoi: Love is Hard for Otaku'da sadece ana karakterlerin değil, yan karakterlerin de hikayeleri önemli. Mesela Kabakura'nın sertliği, Koyanagi'nin dominantlığı... Hepsi hikayeye ayrı bir renk katıyor. Ve tabii ki, o meşhur "oyun turnuvası" sahnesi! Narumi ve Hirotaka'nın birlikte oyun oynaması... Tüylerim diken diken olmuştu resmen. Wotakoi: Love is Hard for Otaku, ilk aşkın o geeky, eğlenceli halini çok güzel yansıtıyor. Ayrıca hobilerin, ortak ilgi alanlarının bir ilişkiyi nasıl güçlendirdiğini de vurguluyor.
Seyir Defteri Notu: Animenin mangası da çok komik. Hatta anime, mangadaki bazı esprileri daha da abartmış. Eğer geek kültürüne meraklıysan, mangasına da kesinlikle göz atmalısın.
Rota Önerisi: Eğer Wotakoi: Love is Hard for Otaku'yu sevdiysen, "Recovery of an MMO Junkie" da tam sana göre. O da online oyun temalı bir romantik anime.
10. Given: Müziğin İyileştirici Aşkı
Given, müzikle aşkın iç içe geçtiği, duygusal bir BL (Boys' Love) anime'si. Mafuyu'nun travması, Ritsuka'nın yeteneği... İkisinin arasındaki ilişki, müzik aracılığıyla derinleşiyor. Abi, Mafuyu'nun o gitarı falan... Resmen gizemli ya. Ama en çok da Mafuyu'nun kendini ifade etme çabası etkiledi beni. Düşünsene, geçmişte yaşadığın kayıp yüzünden konuşamıyorsun, sonra biri geliyor ve sana müzik aracılığıyla kendini ifade etme fırsatı veriyor. İşte o an, anime tarihine altın harflerle yazılmalı (sonunda geldi).
Given'da sadece ana karakterlerin değil, yan karakterlerin de hikayeleri önemli. Mesela Haruki'nin olgunluğu, Akihiko'nun karmaşıklığı... Hepsi hikayeye ayrı bir renk katıyor. Ve tabii ki, o meşhur "konser" sahnesi! Mafuyu'nun şarkı söylemesi... Tüylerim diken diken olmuştu resmen. Given, ilk aşkın o acı tatlı, iyileştirici gücünü çok güzel yansıtıyor. Ayrıca kayıplarla başa çıkmanın, kendini ifade etmenin önemini de vurguluyor.
Seyir Defteri Notu: Animenin mangası da çok duygusal. Hatta anime, mangadaki bazı sahneleri daha da yoğunlaştırmış. Eğer mendillerini hazırladıysan, mangasına da kesinlikle göz atmalısın.
Rota Önerisi: Eğer Given'ı sevdiysen, "Yuri!!! on Ice" da tam sana göre. O da spor temalı bir BL anime'si.
Tepkiniz Nedir?