Kendini Tanrı Gibi Gören 10 Anime Karakteri! Tanrı Kompleksli Karakterler!

Tanrı kompleksine sahip anime karakterleri ligi, Meruem dahil edilmeden eksik kalır. Hunter × Hunter'da Meruem, Chimera Karınca Kraliçesinin en güçlü yavrusuydu ve Chimera Karıncalarının "Kralı" olarak biliniyordu. Yeni doğan türlerin bir temsilcisi olan Meruem, kendisini evrimin uç noktası olarak görüyordu.

Başlangıçta, kibirli davranışlarına da açıkça yansıyan acımasız ve şiddet yanlısı bir liderdi. Geldiğinde, diğer tüm yaşam formlarından üstün olduğunu açıkça ortaya koydu ve saygısız olduğunu düşündüğü herkesi öldürme ve yamyamlaştırma konusunda hiç merhamet göstermedi. Meruem daha sonra tanrı kompleksini aşmış olsa da, onun acımasız bir hükümdar olduğu gerçeği değiştirilemez.

Gılgamış tam olarak Fate serisinin en uyumlu adamı olarak adlandırılabilir ancak karizmasının ardındaki sır, önemli ölçüde histerik kişiliğidir. Eline geçirebildiği her şeye sahip olmak isteyen eski bir kral olan Gılgamış, her an açgözlülük ve kendi çıkarları tarafından yönlendirilir. Rakiplerine zorbalık etmeyi seven, bencil, egoist ve baskın bir kötü adamdır.

Kutsal Kase savaşları efsanevi kahramanlar tarafından yapılmak istense de, Gılgamış kesinlikle efsanevi kötü adamların da bu karışımda yer almasını sağlıyor. Pek çok kişi bu karakteri sevmez, ancak Fate serisinin tamamındaki varlığı dikkat çekicidir ve bu da onu kesinlikle anime topluluğunda çok popüler bir yüz haline getirir.

Code Geass, kendisini "Geass" adı verilen doğaüstü bir gücün sahibi olarak bulan lise öğrencisi Lelouch Lamperouge'un hikayesini anlatıyor. Zalim Britanya Kraliyet İmparatorluğu'nu yok etme düşüncesini saplantı haline getiren Lelouch, Japonya'yı özgürleştirmeye ve herkes için daha iyi olacak yeni bir dünya yaratmaya söz verir.

Yüksek güçlü mech'leri, zihnini kontrol eden Geass gücünü ve zekasını kullanan Lelouch, karşıtlarının üstesinden gelmek için ne gerekiyorsa yapar. Ancak, Lelouch'un ahlaki pusulasının değişmesi uzun sürmez. Mutlak güç arayışında, kendi kız kardeşini ikincil hasarın bir parçası haline getirir. Bu onu sadece zorlayıcı bir karakter yapmakla kalmaz, aynı zamanda tanrı kompleksine sahip en iyi anime karakterlerinden biri yapar.

Nagato aka Pain, en iyi arkadaşının öldüğü gün, dünyayı iyilik için değiştireceğini açıkça belirtti. Akatsuki dünya barışı için çabalayan kötü bir anime organizasyonu olarak başlarken, Pain dini benzeri bir ideoloji geliştirerek liderliği altında onu değiştirdi. Dünyayı daha fazla savaş, yıkım ve acıdan kurtarabilecek kişinin kendisi olduğuna inanıyordu.

"Kurtuluş, dünyaya mümkün olduğunca çok acı çektirdikten sonra gelecektir" - bunlar Pain'in sözleridir ve dizi boyunca bunu güçlü bir şekilde takip etmiştir. İnsanlara acı çektirerek büyüme fikri kitlesel kayıplara neden oldu. Elbette Pain dünya barışını arzuluyordu ancak binlerce mahkum hayat pahasına bu son derece mantıksızdı.

Dio'nun karizması, JoJo's serisinin neredeyse yarısı boyunca tek kötü adam olması ve bu arada kahramanların sürekli değişmesi ile anlaşılabilir. Vampirik durumu ve şaşırtıcı çekiciliği, Jojo's Bizarre Adventure'da yolunun kesiştiği kişiler arasında ona hatırı sayılır bir ün kazandırdı. Kötücül eylemleri arasında toplu cinayetler ve hem takipçilerine hem de takipçisi olmayanlara karşı acımasızlık vardı.

Dio ona asla tanrı falan dememiş olsa da, başkalarına karşı davranışları ve eylemleri onu öyle gösteriyordu. Hatta iddialarını hararetle takip eden ve destekleyen gayretli takipçilerinden oluşan bir tarikatı bile vardı. Dio'nun hayattaki yeni kaderi, her türlü iğrenç fanteziyi destekleyecek güçle hayata geçirmesini sağladı.

One Piece'teki Skypiea bölümünü atlamadıysanız, Enel'in kim olduğunu hatırlamanız kolay olacaktır. Başlangıçta Enel, Skypiea'nın tüm bölgeleri üzerinde kontrolü olduğu için Strawhats için ilk büyük tehditti. Kendisini Skypiea'nın Tanrısı olarak ilan etti ve ona itaat etmeyen herkesi büyük yıldırımlarla karşıladı.

"Tebaasını" yakından izlemesini sağlayan gelişmiş bir gözlem Haki formuna sahipti. Sonuç olarak, hiç kimse Enel'e karşı gelmeye çalışmadı çünkü Skypiea halkı onun tanrı olduğuna yürekten inanıyordu. Luffy'nin yalıtkan kauçuk vücudu sayesinde Enel, gerçek ilahlık iddiasının gerçekliğini kontrol etti.

Eren Yeager ortaokulda zorbalığa uğrayan ve lisede alaycı bir belalıya dönüşen çocuktur. Attack On Titan'ın son sezonunun en iyi yanı, masum, belirsiz ve duygusal bir çocuğu, Eldialıların geleceğini omuzlarında taşıyan bir adama dönüştürmesiydi. Bir Eldian kahramanı olarak gelişimi, dizinin ikinci yarısının en iyi yanlarından biri.

Eren çocukluğundan beri Marley ordusundan intikam almayı hayal etmiş ve bu tek hedefe ulaşmak için tüm sınırları aşmıştır. Ancak, farklı ve benzersiz özgürlük ideolojisi insanlığın %80'inin hayatını tehlikeye attı. Sona yaklaştıkça, yönteminin dünyayı onarmanın tek yolu olduğunu haklı çıkarmaya başladı. Eren her şeyi insanlık için yapıyor olsa da bunun bedeli çok ağırdı.

Baba, tanrı kompleksine sahip anime karakterleri topluluğunu gerçekten temsil ediyor ve bu bir klişe değil. Şişedeki cüce olarak mütevazı başlangıcına rağmen, Baba tüm gezegeni kapsayacak bir dönüşüm çemberi yaratarak Tanrı'nın yerini almaya çalıştı. Nihai hedefine giden yolda insanları sadece bir araç olarak kullandı ve onlara kobay muamelesi yaptı.

Bir grup Homunculi yaratmak ve tüm ülkeyi savaşa sürükleyecek taşları yerleştirmek, Baba'nın var olan en güçlü varlık olma planının bir parçasıydı. Çalmayı başardığı güçle Baba neredeyse cennete ulaşmayı başarıyordu ancak görkemli ve aşırı hırslı planları kısa süre sonra sonunun geldiğini kanıtladı.

Sōsuke Aizen'in anime camiasındaki ünü "tüm zamanların en iyi anime kötü adamı" şeklindedir ve karakteri hakkında oldukça fazla şey anlatır. Bleach'te, Aizen'in tek başına "Cennette durabileceğini" ve tanrıların olmayı diledikleri şey haline gelebileceğini iddia ettiği gösteriliyor. Seride ne olursa olsun hepsi Aizen'in planıdır ve bu onun en korkutucu özelliğidir.

Aizen'in nihai hedefi, Seireitei'de bir tanrıya en yakın şey olan Ruh Kralı'nı devirmek ve Kraliyet Alemi'ndeki yerini almak, ilk karşılaşmasından sonra kimsenin beklemeyeceği bir şeydir. Yıllar süren eğitimi sayesinde, bir dereceye kadar ölümsüzlük ve eşsiz Zanpakutō güçleri de kazandı ve bu da onu gerçekten Tanrı kompleksinin en önemli örneği haline getirdi.var olan en güçlü varlık olma planı. Çalmayı başardığı güçle Baba neredeyse cennete ulaşmayı başarıyordu ancak görkemli ve aşırı hırslı planları kısa süre sonra sonunun geldiğini kanıtladı.

Light Yagami, eline bir Ölüm Defteri geçmemiş olsaydı sıradan bir lise öğrencisi olacaktı. Basit görünümlü bir defter, üzerinde adı yazılı olan herkese ölüm bahşettiği için hayatını büyük ölçüde değiştirdi. Ölüm Defteri'ni aldıktan sonra Light, toplumdaki kötüleri cezalandırmaya başladı ve onlara acımasız bir ölüm bahşetti.

Dünyadan kötülüğü yok etmek istiyordu ve çok geçmeden Light kendisini adaletin tezahürü ve "yeni dünyanın tanrısı" olarak görmeye başladı. Ancak, kimliğini korumak için masum insanlara suikast düzenlemesi uzun sürmedi. İstemeden de olsa Light, kendisinin bile beklemediği bir şekilde canavarlaştığı bir noktaya ulaştı.